Trendeki Kız Kitap Değerlendirmesi

 Merhaba! Bugün bloğumda edebi bir romana değil de polisiye ve gerilim türündeki bir romana yer vereceğim. Paula Hawkins'in ünlü romanı Trendeki Kız'dan bahsetmek istiyorum. Öncelikle romanın tek bir ağızdan değil sırayla kitap kahramanlarının ağzından anlatıldığını belirtmeliyim yani bu durumda kitabın tek bir anlatıcısı olduğunu ve tek bir bakış açısıyla yazıldığını söylemek mümkün değildir. Gelgelelim romanın konusuna. Roman Rachel adında bir kadınla başlar, Rachel çocuk sahibi olmayı istemektedir fakat olamadığı için depresyona girmiştir ve bu yüzden de sürekli içki içmektedir. Eşi Tom onun bu durumundan sıkılıp onu Anna isimli bir kadınla aldatır ve boşanırlar. Üstelik Tom Rachel'i aldattığı kadın olan Anna ile evlenip bir de çocuk sahibi olur. Eşiyle boşanması ve eşinin bir başka kadından çocuğu olması depresyonda olan kadını daha kötü bir ruh haline sokarak kendini içkiye daha çok kaptırmasına yola açar. Oldukça zor bir dönemden geçmekte olan Rachel, eski arkadaşı Cathy ile aynı evde yaşamaya başlar fakat arkadaşı bir an önce kendine gelmesi, içkiyi bırakması için ona baskı yapmaktadır. Rachel tüm bunlara kulak asmaz ama Cathy'nin yanından da ayrılmaz çünkü onu seven ve evinde kabul eden tek arkadaşı Cathy'dir. 

Rachel günlerini bir yere varmayı amaçlamayan tren yolculukları yaparak geçirmektedir çünkü kendi berbat hayatından kaçarak tren rayları üstünde kayarken bulunduğu vagonun bir köşesinden gördüğü başka hayatlara dalıp gitmek yalnızlığını unutturmaktadır. Trenin penceresinden tam karşısında kalan evleri izlerken özellikle ilgisini çeken bir ev ve o evde oturan bir çift vardır. Kadın narin, güzel bir kadındır. Rachel onun sanatçı, bir ressam olabileceğini düşünür. Eşi ile birbirlerine çok yakıştırdığı bu çiftin adını bile bilmemekte fakat onlara aklından takma isimler uydurarak her gün onları izlemektedir. Çünkü o çiftte sahip olamadığı mutluluğu görmektedir. Bir gün tren yolculuğunun birindeyken evin içinde hayran olduğu kadını başka bir adamla görür ve  büyük bir hayal kırıklığına uğrar. Kadının adamı aldatmasına bir türlü inanamaz çünkü bu kafasında kurduğu mükemmel çifte yakıştıramadığı bir ihanettir. O günden sonra Megan Hipwell isminde bir kadının ortadan kaybolduğu haberi ortaya çıkar. Rachel bunun kafasında isimler kurduğu o kadın olduğunu anlar. Onu başka bir adamla gördüğünü ve kaybolmasının ardında yatan sebebin bu olabileceğini Megan'ın kocası olan Scott'a anlatmak için büyük bir istek duyar. Kendini Scott'a Megan'ın bir arkadaşı olarak tanıtır. Polislere de bildiklerini anlatır ama içki bağımlısı olduğu için kimse ona inanmamaktadır. Rachel olayın olduğu gece Tom ve eşinin huzurlarını kaçırmak için sarhoş bir şekilde eski evlerine gider, kapıyı yumruklar. O geceye dair olayları kopuk kopuk hatırlamaktadır çünkü sarhoştur fakat o gece başına aldığı  ve kimin yaptığını bir türlü hatırlayamadığı darbe bu olayla büyük bir bağ içermektedir. 

Günler süren çalışmalar neticesinde Megan ölü bulunur ve incelemeler sonucunda hamile olduğu anlaşılır. Scott deliye döner ve karısının kendini aldattığını öğrenen sinirli erkek konumuna gelmesi polisler tarafından onun katil olduğu yargısına varılmasına sebep olur. Bütün bu olanlardan büyük bir üzüntü duyan ve başına aldığı darbenin gecesinde neler olduğunu bir türlü hatırlayamayan Rachel, bu olayı çözeceğine dair kendine söz verir. Çünkü olanların ardında boylu boyunca uzanan sır perdesi, bu olayın kendisiyle de ilintili olduğunu hissettirmektedir ona. Uzun bir zaman ve uğraş sonucunda katille burun buruna gelen Rachel, her şeyi açıklığa kavuşturur. Üstelik bu, kendisi için tahmin edemeyeceği kadar zor bir sondur.

Normalde bloglarımda kitabın sonunu da söylerdim fakat böylesi gerilim-polisiye romanların sonunu yazmak baştan beri heyecanla süren okuma hevesini kırabilir diye düşündüm. Kitapta olaylar öyle ilmek ilmek dizilmişti ki sonunu söylemek ve katili açıklamak bütün kitabı okumadan geçmeyi ve zekice yazılmış bu romanı okumaktan alıkoyabilirdi siz okuyucuları. Bu sebepten derin ayrıntılara inmeden ana konudan bahsettim. Kitabı genel olarak beğendiğimi söylemeliyim. Baştan sona büyük bir heyecanla okudum, gayet duru bir dille yazılmış merak ögesini arttıran unsurlarla doluydu. Sadece kitabın başı yani olayların akışına gelmeden önceki nokta biraz uzun tutulmuştu yani bir gerilim romanında tutukluk yapacak kısımların olmaması gerektiğinden kitabın ilk kısımlarının ve Rachel'in depresyonunun fazla yer almaması daha iyi olabilirdi. Onun haricinde teknik olarak bir kusur bulmadığımı söylemeliyim. Zaten kitabın konusu gayet ilgi çekici, okurda merak uyandırıcı bir etkideydi. Özellikle gizem öğesinin yer aldığı kurgularda tren motifinin kullanılması benim hep hoşuma gitmiştir. (Tren yolculuğunu çok severim.) Bu sebepten o da beğendiğim bir noktaydı. Kitabın sonu da önceden tahmin ettiğim bir son olmadı, yani üçüncü sınıf herkesin her şeyi başından anladığı polisiyelerden değildi. Bu sebepten ben kitabı beğendim ve size de tavsiye ederim.

Yazımı okuduğunuz için teşekkürler. ☺



 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

-Benim Dünyam Film İncelemesi-

Şimdiki Çocuklar Harika Kitap Değerlendirmesi

Fareler ve İnsanlar Kitap İncelemesi