Kürk Mantolu Madonna Kitap İncelemesi

   Bugün bloğumda edebiyatımızın yapı taşlarından biri olan Sabahattin Ali'ye yer vermek istedim. Bu sebepten de en çok bilinen eseri olan Kürk Mantolu Madonna'yı ele alayım dedim. Bu arada bloğumu incelediğimde hep Türk Edebiyatı üzerinden ilerlemiş olduğumu farkettim. Oysa yabancı eserlerden de çok severek okuduklarım var. İleriki bloglarımda onlardan da bahsedeceğim:) 

Şimdiyse Kürk Mantolu Madonna'ya geldiğimizde öncelikle Sabahattin Ali'nin 1943 yılında yayımlanmış olan eseri olduğunu, edebiyat dünyasında okurlar tarafından büyük beğeni topladığını ve bugün de hâlâ sosyal medyada kitap okuduğunu(!) kanıtlamak isteyenler tarafından paylaşımda bulunmak için kahve yanında en çok fotoğrafı çekilen kitap olma özelliğini taşıdığını söyleyebilirim. 😄

Benim de birkaç defa okumuş olduğum romanın ana konusundan kısaca bahsetmek gerektiğinde öncelikle, kitabın Rasim karakterinin iş aramasıyla başladığını belirtmeliyim. Arkadaşı Hamdi,  Rasim'e müdürlük yaptığı yerde çalışması önerisini sunar. Rasim, bu iş teklifini kabul eder. Raif Efendi isimli yaşlı, suskun ve kendi halinde bir adamla aynı oda içerisinde çalışacaktır.

Raif Efendi gerekmedikçe konuşmayan, işini özen ve titizlikle yapan, boş vakitlerinde ise masasındaki çekmecede yer alan bir kitabı çıkarıp sessizce okuyan biridir. Günlerden bir gün Raif Efendi hasta olur ve bu sebepten işe gelemez. Fakat bir çeviri işinin acilen yetiştirilmesi gerektiği için Rasim, Raif Efendi'nin evine gider. İçeri girdiği ilk anda, Raif Efendi'nin suskunluğunun ve içe dönüklüğünün nedenini anlamıştır Rasim. Raif Efendi çok kalabalık bir evde hor görülerek, ezilerek yaşamaktadır. Ailede geçim kaynağını sağlayan tek kişi zavallı Raif Efendi'dir fakat şu an ailesine bakamamaktadır çünkü perişan halde hasta düşmüştür. İş arkadaş Rasim'den çalışma odalarındaki çekmecesinden eşyalarını kendisine getirmesi isteğinde bulunur. Bu ricadan sonra arkadaşına acıyan Rasim çekmecedeki kara kapaklı defterle beraber eşyaları getirir. Rasim bu deftere büyük bir ilgi duymaktadır. Raif Efendi ömrünün son zamanlarına ulaşmış olduğunu anlayan bir adam edasıyla bu defteri yakmasını iş arkadaşı Rasim'den rica eder. Rasim defteri çok merak ettiği için okumak için izin ister ve ısrar eder. Raif Efendi de kabul eder. Kara kaplı defteri okuyup bitirdikten sonra onu yakacağına söz veren Rasim, oradan ayrılarak büyük bir merakla saklı defteri okumaya başlar. 

Raif Efendi'nin defteri gençliğine ve maceralarına ışık tutar niteliktedir. O genç bir adamken de şu anda olduğu gibi sessiz, yalnız ve içe dönük biridir. Sadece kitaplarıyla ilgilenmektedir.Bir gün bir sabun fabrikası olan babası, sabun işinin inceliklerini öğrenmesi amacıyla genç Raif'i Almanya'ya gönderir. Raif Efendi, Almanya'ya gider. Bir pansiyonda kalmaya ve bir sabun fabrikasında çalışmaya başlar fakat çalıştığı fabrikaya çok seyrek gitmektedir. Onun yerine her gün Almanya'nın güzel yerlerini; parkları ve sergileri gezmektedir. Günlerden birinde, gazetede bir sergi reklamı görür ve oraya gider. Orada gördüğü bir tablodan o kadar etkilenir ki, çok güzel bir kadının portresini içeren bu tabloyu görmek için sürekli o sergiye gitmeye başlar..

Bu 'Kürk Mantolu Madonna' portresi Raif Efendi'yi etkisi altına almıştır. Yine Kürk Mantolu Madonna'yı izlerken dalıp gittiği günlerden birinde, yanına bir kadın yaklaşır ve tabloya olan ilgisine bakarak tablodaki kadını birine benzetip benzetmediğini sorusunu sorar. Çekingen ve hassas bir karakter olan Raif Efendi çok utanmıştır. Kızarıp bozarır. Yanına gelen kadının suratına bile bakamaz ve tablodaki kadını annesine benzettiği yalanını uydurur.

Sonra günlerden birinde Raif Efendi, bir arkadaşıyla beraber gezerken, sergide konuştuğu kürk mantolu kadın ile karşılaşır. Bir sonraki gün, o kadını yeniden görebilme dileğiyle aynı yerde durup onunla karşılaşmayı bekler. Kadın yeniden geldiği zaman onu takip ederek bir gece kulubüne girdiğine şahit olur. İçeri girer ve kadını sahnede keman çaldığını ve şarkı söylediğini görür Raif Efendi. Kadın şarkısını söyledikten sonra Raif Efendi'nin oturduğu masaya oturarak kendini tanıtır. İsminin Maria Puder olduğunu söyler. Aynı zamanda Raif Efendi'nin hayranlıkla seyrettiği Kürk Mantolu Kadın portresinin kendi portresi olduğunu ifade eder. 

O andan sonra Maria Puder ve Raif Efendi birbirlerine yakınlık duymaya başlarlar ve arkadaş olurlar. Maria Puder Raif Efendi'ye bu arkadaşlıktan bir beklenti içine girmemesini söyler. Aşkın ve bağlanmanın kendine göre olmadığını bu sebepten aralarında aşk türünde bir şey yaşanamayacağını dile getirir. Tüm bu ikazlarına karşın Raif Efendi tüm benliğiyle Maria Puder'e aşık olmuştur.
Her gün beraberdirler artık; birlikte çeşitli yerleri, sergileri, parkları, bahçeleri gezmektedirler. Her geçen gün aşklarını biraz daha kuvvetlendirmektedir. Sonunda Maria Puder de hislerini daha fazla saklamayarak Raif Efendi'ye aşkını itiraf eder. Raif Efendi çok mutludur, Maria da fakat uzunca bir süre geçmeden mutluluklarının sonu gelir. Bir gün Raif Efendi'ye bir telgraf gelir. Babası ölmüş, fabrikanın yönetimi Raif Efendi'ye kalmıştır. Şaşkına dönen Raif Efendi, işleri yoluna koymak zorunda olduğu için Türkiye'ye gider. En kısa zamanda Maria Puder'i yanına aldıracağını aklına koyarak Türkiye yolunu tutar. Bir zaman mektuplaşırlar lakin bir süre sonra Maria Puder'den mektup gelmemeye başlar. Ondan haber almadan geçen seneler Raif Efendi'nin içine kapanmasına, mutsuz ve sessiz bir hayat sürmesine sebep olur.

Aradan zaman geçer, yıllar akar. Bir gün Raif Efendi İstanbul'da Maria Puder'in kuzenine rastlar. Kuzenin yanında minimini bir kız vardır. Seneler önce Maria'nın doğum esnasında öldüğünü, minik kız çocuğunun ise kendi öz kızı olduğunu öğrenir Raif Efendi. Onca sene sonra unutamadığı aşkından bir parçayı bulmuş olan Raif Efendi şaşıp kalakalmıştır. Trenlerinin kalkış saati geldiğinde Maria'nın kuzeni kız çocuğunu alıp trene biner ve giderler. Raif Efendi'nin elinden hiçbir şey gelmez. İçinde Maria ile ölmüş aşklarının son kırıntılarını taşıyan çocuklarının olduğu trene büyük ve derin bir üzüntüyle bakar. Bundandır ki bugün bir ölüden farksız şekilde, mükedder gözlerle hayata bakar, yıllar önce kaybettiği sevgilisinin ve haberi dahi olmadığı kızının hayalini kalbinde taşır... Bu sahneden sonra kitabın başındaki anlatıcı olan Rasim, okudukları karşısında derin bir üzüntü duyar. Raif Efendi'nin evine gelmiş olduğundaysa onun ölmüş olduğunu öğrenir.

Kürk Mantolu Madonna Kitabının ana teması özetten de anlaşılacağı üzere aşktır. Maria Puder ve Raif Efendi'nin büyük aşkı romanın ana temasını oluşturur. Bununla birlikte geri planda yalnızlık temasının da büyük yer tuttuğunu görmekteyiz. Maria'dan önce de yalnız olan Raif Efendi Maria'dan sonra da onu kucaklayan yalnızlığına sarılmış ve sessiz, içine kapanık bir şekilde yaşamını sürdürmüştür. Hayatını anlamlandıran ve yalnızlığını dindiren tek kişi Maria Puder'dir onun için. Roman Rasim'in iş arkadaşı Raif Efendi'nin neden bu kadar yalnız, suskun ve içine kapanık bir adam olduğunu merak etmesiyle, boş vakitlerinde çıkarıp büyük bir dikkatle okuduğu kara kapaklı defterde ne olduğunu düşünmesiyle hareket kazanan ve belirleyici noktaya erişen bir romandır. Yani bu demek olur ki romanı ivmelendiren unsurun temelinde merak ögesi yer alır. Romanda doğru insanı arama ve bulma karakterlerin büyük arzusudur. Maria Puder erkeklere güvenmezken Raif Efendi'nin doğru insan olduğunu düşünür. Ayrıca Raif Efendi'nin babasının ölümü üzerine Türkiye'ye dönmesiyle romanda ayrılık temasının da yer almış olduğunu görmekteyiz. Bu ayrılık Maria Puder'i sarsmıştır. Aralarına uzaklık girmiştir ve aşkları noktalanmıştır. Romanın teknik kısmına değinecek olursak romandaki en genel tekniğin geriye dönüş tekniği olduğunu görmekteyiz. Raif Efendi'nin büyük aşkı Maria Puder'i defterinde anlatmasıyla ve Rasim'in yıllar sonra bunu okumasıyla  okuyucu olayları öğrenmiştir.  Bir geriye dönüş söz konusudur. Dil ve anlatı olarak zengin bir üslubun ve başarılı betimlerin yer aldığı roman yalın bir Türkçe'yle kaleme alınmıştır. Özellikle Sabahattin Ali'nin kalemini çok sevdiğim için okumaktan zevk aldığım bir romandı Kürk Mantolu Madonna da. Konusu, karakterleri ve anlatımıyla benim gayet başarılı bulduğum bir roman. Fakat Raif Efendi'nin Maria Puder'den mektuplar kesildiğinde neden onu bulmak yerine ilişkilerinin bittiğini kabullendiğini yahut o tren istasyonunda kızı ile karşı karşıya gelmişken onu yanına alıp yalnızlığını ve Maria'ya olan özlemini gidermediğini hiçbir zaman anlayamayacağım. Bu davranışlarından çıkardığım kadarıyla Raif Efendi ince ruhlu olduğu kadar pasif, yalnızlığı benimsemiş ve içselleştirmiş bir karakter. Üzerine sinmiş yalnızlığıyla arasına giren tek kişiyi kaybettikten sonra bu yalnızlığa mahkum olduğuna kendi inandırmış bir çaresiz. Bu sebepten Raif Efendi karakteri bende en çok acıma uyandıran karakter oldu. Yaşamını boş ve mutsuz bir şekilde sürdürmesi ve ait olmadığı bir yerde kalması da... Mutlu bir sonu tercih ederdim elbette fakat tabii ki hayatta her zaman mutlu sonlar olmuyor...
Okuduğunuz için teşekkürler... 😊




Yorumlar

  1. Merhabalar, sitede dolaşırken birden gözüme sizin blog sayfanız takıldı. Okumaktan zevk aldığım kitabı da görünce bloğunuzda hemen değerlendirmenizi okumak istedim. Bu kitap hakkında birçok değerlendirme okudum ama çoğu sıkıcı ve gereksiz detaylara takılıp anlatılmış değerlendirmelerdi. Kürk Mantolu Madonna kitabında o kadar güzel yerlere değinmişsiniz ki kitap gözümün önünde bir film şeridi gibi akıp geçti. Değerlendirmenizi okurken hiç sıkılmadım tam yerindeydi bence gereksiz detaylardan kaçınılmış özgün ve sade bir değerlendirme. Sabahattin Ali'nin başka kitaplarını da değerlendirirsiniz umarım. Beklemede olacağım:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim :) İlerleyen zamanlar için Sabahattin Ali'nin diğer romanlarını da değerlendirmeye almayı not ettim bir kenara. Umarım beğenerek okursunuz :)

      Sil

Yorum Gönder