Okulsuz Toplum Kitap Değerlendirmesi


Söz konusu eser, adı vasıtasıyla ilk bakışta okuyucuda ütopik bir fikrin tohumlarını taşıyor zannı uyandırsa da, derine inildiğinde görüyoruz ki, toplumumuzun geçmişten günümüze dek süregelmiş müşterek meselesi olan okul-eğitim ikilisine yön veriyor.
İzlenimlerim doğrultusunda şunu belirtmeliyim ki, Ivan Illıch eğitimi bütünüyle yadsımış değildir; eğitimin önemine binaen fazlaca saptamaları ve fikirleri vardır, onun asıl karşı çıktığı ve tenkit ettiği eğitimin ediniminde okulu araç olarak kullanmaktır. Çünkü o okul gibi kamuya ait bir kurumun varlığını devam ettirmesine karşıdır, okulların bir kurum olarak değerleri de kurumsallaştırdığını düşünür. Değerlerin kurumsallaştırılması toplumsal kutuplaşmaya, toplumsal kutuplaşma da insanları psikolojik çöküntüye götürecek uyaranlar oldukları için Illıch kurumsallaştırmaya şiddetle karşı çıkmıştır.
Bu karşıtlığını somutlaştırmak düşünüldüğünde kitapta değinilmiş bir noktaya dikkat çekmek kabildir; Ivan Illıch hastanede doğup hastanede ölen, yani bir kurumun elinde doğan ve kurumlarla dolu bir dünyada yaşayıp nihayetinde de bir kurumda ölen insanlar olarak durumumuzun vahametine dikkat çeker. Bu açıdan bakıldığında insanlar olarak kurumsallaşmaya bağlılığımıza getirdiği eleştiri beni düşündürse de bu görüşüne katıldığımı söyleyemeyeceğim. İnsanların birtakım ihtiyaçlarını karşılamak için kullandıkları kurumların olması bence bittabi normaldir. Bundan nemalanarak tüm kurumlara karşı çıkmak gereği olmayan bir tutumdur, herkes zaman zaman insan olmanın kaçılmaz ihtiyaçları doğrultusunda böyle kuruluşlara başvurabilir.
Illıch’e göre kurumsal nitelik taşıyan okullar eğitim açısından yetersiz olduğu gibi insanları ayırıcı bir nitelik göstererek sınıf farklılıklarının da boy verdiği alanlardır. Adaletsiz gelir dağılımının toplumda yol açtığı eşitsizliğin okullarda ön plana çıktığını düşünen Illıch “Zorunlu eşit okullaşmanın, ekonomik olarak uygulanamaz olduğu itiraf edilmelidir.”(s:22) der. Çünkü fakir bir öğrencinin hayatı ile zengin öğrencinin hayatlarının aynı olmayacağını, bunun okul yaşamında da etkilerini hissettireceğini, zengin ailelerin çocukları için gerekli olan tüm eğitim, öğrenim masraflarını karşılayabilecek ekonomik güce sahip olduğunu fakat fakir bir çocuğun böyle bir imkânı olmadığı için sadece okulda edindikleri bilgilerle yetineceğini ileri sürer. Ona göre bu sebepten asla eğitimde eşitlik sağlanamayacaktır. Yazarın bu görüşü kimilerince doğru sayılabilirse de ben tam olarak katılmıyorum. Öğrenebilmek, okuyabilmek, zihnimize yeni şeyler sığdırabilmek sağlıklı olan herkese bahşedilmiş, Tanrı’nın çok kıymetli bir armağanı bana göre. Dolayısıyla herkese altın tepside sunulan imkânlar olmasa bile size sunulmuş bir zihin varsa, öğrenmek için zengin materyalleriniz olmasa da olur. Daha önemli olan kişinin öğrenme azmi, istikrarı ve arzusuna sahip olmasıdır.
Illıch, sonraki makalelerinde de kurumların bireyin üzerinde söz sahibi oluşunu ve bireyin kişiliğini denetleyişini, modernleşmenin özerkliği yok ettiğini, sadece üst sınıfın toplumda söz sahibi olup bunu baskı aracı olarak kullanışını, eğitimin değerinin not, diploma ve sertifikalarla ölçülmesini, insanların hayal gücünün sınırlarının okul sıralarında daraltılmasını, eğitim müfredatlarının tafsilatlı ve ezberci yapısını eleştirmiştir ve bunlara çözüm olarak önermesi de kaliteli bir eğitim sistemi yaratmak için çabalamaktır. Bu adı geçen kaliteli eğitim sistemini oluşturmak için de üç amacı gerçekleştirmek gerekir. Yaşamının herhangi bir anında mevcut kaynaklara ulaşmak suretiyle bir öğrenim gerçekleştirmek isteyen herkese imkân sağlamalıdır; bilgi sahibi olanların, bu bilgilerini paylaşmaları konusunda kendilerinden bir şeyler öğrenmek isteyenleri bulmalarına yetki tanınmalıdır; halka, yeteneklerinin ortaya çıkmasını sağlayabilecek bir imkân olarak, bir konuyu onlara sunmak isteyenler için gereken her türlü olanağı sağlamalıdır. Bu doğrultuda Illich, fırsat ağı tabirini kullandığı çalışma ağlarından bahsetmiştir. Network aracılığıyla bir çalışma ağının kurulabileceğini ve bir şeyler öğrenmek isteyenlerin birbirini bulmasına bir arada olmalarına yardım edecek diğer yollar üzerinde durmuştur. Açıkçası bu yöntemin örgün öğretimden daha yararlı olacağını düşünmüyorum. Böyle bir plansız, tasarısız ve kaynağı müphem olan bir öğrenimin ne denli sağlıklı olabileceğini, açıkçası kestiremiyorum.
Hülasa, Ivan Illıch Okulsuz Toplum ismini verdiği bu eserinde okulların, eğitim sisteminin eksik ve yanlış olduğunu düşündüğü taraflarına eleştirel bir boyut kazandırarak sorgulamış, radikal idealar ileri sürmüştür. Katıldığımı düşündüğüm noktalar oldu fakat katılmadığım çok noktanın olduğunu da söylemeliyim. En başta da kendimce, bir öğretmen adayı olarak okulu olmayan bir toplumun, belli bir sistemi olmayan toplumun, eşitliği sağlayacağı değil aksine belirsizliğe sürükleneceği düşüncesindeyim. Benim kanaatimce eğitim, okul; yaşam devam ettikçe var olması gereken, insanlığın hizmetine her daim sunulmuş olması gereken olgulardır. Yapılması lazım gelen onu tümden yıkmak değil, değiştirilmesi gereken hususları üzerinde durmaktır, unutulmamalıdır ki; ‘Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.’ Bu sebepten bilinçli, sorgulamayı bilen, her şeyi önüne konduğu gibi kabul etmeyen, kendini geliştirmeye çabalayan bireyler yetiştirmek istiyorsak eğitim sistemini ve okullarımızın sahip olduğu şartları iyileştirme ve geliştirme yoluna gitmeliyiz.

Kitabı pdf şeklinde okuduğum için ancak bu şekilde görsel ekleyebiliyorum. Okuduğunuz için teşekkürler:)



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

-Benim Dünyam Film İncelemesi-

Şimdiki Çocuklar Harika Kitap Değerlendirmesi

Fareler ve İnsanlar Kitap İncelemesi