Hayat Sınırlarımızı Daraltan Virüs: COVİD-19

   2020 yılının hayatımıza sürüklediği felaketler sayısız elbette, lâkin bunların arasında en uzun soluklusu, en dinmek bilmeyeni ve en yüksek hasar vereni kuşkusuz Koronavirüs yani bilimsel adıyla COVİD-19 oldu. 11 Mart 2020 gününde hastalığın nabzının attığı Avrupa üzerinden Türkiye'ye gelen bir hastanın test sonucunun pozitif çıkmasıyla ülkemizde baş gösteren ölümcül virüs; büyük bir hızla yayılımını sürdürdü. 
   Şu an, 8 Kasım 2020 gününden bu yazıyı yazarken, Koronavirüse ve hayatımıza getirdiği tüm değişimlere yaklaşık 8 aydır tahammül ettiğimizi, direndiğimizi belirtmeden geçmek istemiyorum. Büyük küçük herkesin hayat standartlarını bir değişime uğratan koronavirüs yaşamımızı yepyeni bir düzene tabii tutmamızı kaçınılmaz kıldı. Başta sağlık, ekonomi, eğitim, turizm ve daha bir sürü sektör bu salgınla mücadelesini sürdürebilmek için işleyişini durma noktasına getirdi, sonra da yeni normal adı altında ve bulunduğumuz süreci normalize etme güdüsüyle faal olma yoluna gitti. Bunun ne kadar işe yaradığı tartışılır tabii ya da bu kararların alınmasının ne denli doğru olduğu... Fakat söylenebilen tek kesin bir şey var o da şu an mücadelenin bitmediği ve bunun bilincinde olmamız gerektiği.
    İnsanlar bu durum kendi başlarına yahut yakınlarının başlarına gelmedikçe bunun ne denli önemli olduğunu kavrayamıyorlar. Hayatlarını yeni normal şeklinde değil de normal halinde olduğu gibi yaşamak istiyorlar fakat yaşamın o sıradan akışına o kadar uzağız ki şu an, eski düzene yani "normal"e dönme çabamız, aslında normal yaşamımıza olan yakınlığımıza set çekiyor. Fütursuz hareketlerimiz, tedbir almamamız, bana bir şey olmaz düşüncesiyle düşüncesizlik etmemiz, seyahat tutkusundan vazgeçmememiz gibi handikapların tetiklediği vaka sayısı gün be gün artmaya devam ediyor. Düşünmüyoruz. Bunun sonucunun neler doğurabileceğini, hayatımızı daha ne kadar bu şekilde sürdürebileceğimizi düşünseydik ve ülkece tedbirlerimizi arttırsaydık şu an hastalıkla mücadele konusunda daha başarılı olabilirdik. 
   Bu yazıyı kaleme alan kişi olarak kendimden örnek vermem gerekirse bu süreçten o kadar çok yıprandım ve eski yaşamımı o kadar çok özlüyorum ki artık mental olarak kendimi hiç iyi hissetmiyorum. Hiçbir güne pozitif başlayamıyorum. Dışarı çıkmak, eğlenmek bir çekince. İnsanlara yaklaşamamak, okula gidip yüz yüze; doğru düzgün bir eğitim alamamak; anneme, sevdiklerime doyasıya sarılamamak beni çok üzüyor ve de ruhsal bir bunalım sürecine itiyor.
   Eğitim konusuna değinmişken online eğitimden hiçbir verim alamadığımı ve bunun hiç sağlıklı bir öğrenme ortamı teşkil etmediğini düşündüğümün altını şiddetle çizmeliyim. Böylesi yapay ve ekranlar arası eğitimin öğrenciye bir getirisi olduğuna inanmak bir yana dursun, olmayan sınıf ortamında derse odaklanmak bile bana çok zor geliyor. Elektrik, internet kesintisi gibi teknik aksaklıklar sebebiyle derse girememenin ve o hafta işlenilen konuyu kaçırmanın nasıl bir his olduğunu henüz geçen hafta tecrübe ettim ve bu da hiç hoş bir deneyim değildi. Kısıtlı öğrenme alanına bile girememek, ve o kaçan derslerin telafini nasıl yapacağını düşünmek beni stres altına sokan bir durum.
   Stres. Son 8 ayda bünyeme en çok misafir ettiğim duygu durum bozukluğu buydu. 8 aydır devam eden stres süreci, her güne uyanmaya başlamamla kendini hissettiriyordu. Sevdiklerime, bana bir şey olursa ne yaparım düşüncesi zihnimde her gün tekrarlanan tek soruydu. Çok şükür yakınlarım ve ben  bu salgına yakalanmadık ama yakalanabilirdik de. İşte bu yüzden bunun bizim elimizde olduğunun altını çizmek için söylüyorum; tedbir almanın ne kadar önemli ve insan hayatının ne kadar değerli olduğunu. 
   Bu yazımda biraz içimi dökmek istemiştim çünkü yazmak, içimdekileri cümlelerle iletmek beni her daim rahatlatan bir eylem olmuştur. Bu yazıyı da hem kendimi rahatlatmak için hem de herkese tekrar seslenmek adına yazdım. COVİD'in hâlâ hayatımızda olduğu ve artarak devam ettiği gerçeği, yaşamın mütemadi akışına dönmeye çalışan insanlar tarafından umursanmasa da ben ısrarla yine belirtmek istedim: tedbirlere uyalım, bilinçli olalım. Çünkü o güzel mütemadi akışa kavuşmamıza aracı olacak tek şey bu; dikkat etmek ve bu hususta hassasiyet göstermek. Umarım bir gün bunu başarabiliriz... 

   Okuduğunuz için teşekkürler...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

-Benim Dünyam Film İncelemesi-

Şimdiki Çocuklar Harika Kitap Değerlendirmesi

Fareler ve İnsanlar Kitap İncelemesi